Kadızade Rumi (1380-1429), on beşinci yüzyılın başlarında İran ve Orta Asya'da yaşamış bir matematikçi ve astronomdur. Kendisi günümüzde Özbekistan'da bulunan ve dünyanın en saygın üniversitelerinden kabul edilen Semerkand Üniversitesi'nin kuruluş zamanlarının önde gelen bilim insanlarındandır.
Kadızade Rumi (1380-1429), on beşinci yüzyılın başlarında İran ve Orta Asya'da yaşamış bir matematikçi ve astronomdur. Kendisi günümüzde Özbekistan'da bulunan ve dünyanın en saygın üniversitelerinden kabul edilen Semerkand Üniversitesi'nin kuruluş zamanlarının önde gelen bilim insanlarındandır.
Asıl adı, Selahaddin Musa idi. Bursa'da ulema sınıfından bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası ve dedesi Bursa kadılığı yaptığı için Kadızade ön adı ile anılır. Adına "Anadolu" anlamında "Rumi" sözcüğü daha sonraları eklenmiştir. Kadızade Rumi, ilk öğrenimini Bursa medreselerinde tamamladı. Devamında, matematik ve astronomi konularındaki mevcut bilgilerini geliştirmek üzere çağın en ünlü bilim merkezlerinden Horasan ve Maveraünnehir bölgelerine gitti.
Osmanlı bilim geleneğinin oluşmasında önem taşıyan kültür merkezlerinin başında Semerkand gelmektedir. Uluğ Bey Semerkand'ı başkent yapmış ve entelektüel olarak canlandırmıştır. Semerkand düşünce geleneğinin temelinde matematiksel bilimler, yani matematik ve astronomi bulunmaktaydı. Uluğ Bey, Kadızade Rumi'yi Semerkand Üniversitesi'ne ders vermeye davet etti. Rumi burada önde gelen bir gökbilimci oldu. Günümüzde bir çok tarihçi Kadızade Rumi'yi Yunan gökbilimcisi Ptolemy'e atıfta bulunarak ikinci Ptolemy olarak tanımlar.
O zamana kadar zaten astronomi üzerine pek çok kitap kaleme almış olan Rumi Semerkand'a geldiği yıl en ünlü eseri olan Risala al-muhitiyya'yı (Çevre Üzerine İnceleme) bitirdi. Bu kitapta pi sayısının açılımını dokuz ondalık basamağa kadar açıkladı. Önceki pi açılımı 5. yüzyılda Çinli gökbilimciler tarafından 6 ondalık basamağa kadar hesaplanmıştı. Başka bir matematikçinin daha doğru bir sonuç bulması için 200 yıl geçmesi gerekiyordu. Bu kişi pi sayısının 20 ondalık basamağa kadar açılımını hesaplayan matematikçi Ludolph van Ceulen'di (1540-1610).
1427'de Kadızade Rumi başka bir önemli kitabı olan, Miftah al-Hisab (Aritmetiğin Anahtarı) tamamladı. Bu kitap, astronomi için gerekli temel ve ileri matematik konularını anlatan bir ders kitabıdır. Ancak kitap zaman içinde amacını aştı. Mimarlık, muhasebe ve ticaret öğrencileri tarafından da kullanılmaya başlandı. Kitap, ondalık kesirleri içermesi ile dikkate değerdi. Ancak kitabın en etkileyici bölümlerinden biri, mukarnas adı verilen karmaşık bir şekli ölçmek için kullandığı formüldü.
Mukarnas, camilerde, saraylarda ve diğer büyük kamu binalarında kenarları ve derzleri gizlemek için kullanılmaktaydı. İslam mimarisinin önemli başarılarından biri olarak kabul edilen bu teknik, prizmatik formların simetrik bir biçimde kullanılması ile elde edilir. Kadızade Rumi'nin mukarnaslarla ilgili ortaya koyduğu formül pratik bir uygulamaya da sahipti. O dönemde zanaatkarlara saat başı değil kübit başına (kübit eski bir ölçü birimidir ve bir kübit yaklaşık 1 metredir) ödeme yapılıyordu. Onun formülleri, inşaat öncesinde maliyeti ve gereken malzeme hesabını yapmayı kolaylaştırdı. Aynı zaman da bina tamamlandıktan sonra fiyatının değerlendirilmesinde de kullanıldı. Bilimsel Anlayışı
Akılcılığın güçlü bir savunucu olan Rumi, matematiksel kesinlik dışında kesin ve genel geçerliliği olan bir gerçeklik tanımaması ile bilinir. Onun bilim anlayışını anlamamızı sağlayan bir diğer yönü de bilimsel özerkliğe verdiği değerdir. Konu ile ilgili hakkında anlatılan bir anekdotu aktaralım.
Semerkand'da Kadızade Rumi'nin derslerine Uluğ Bey ve diğer hocalar da katılırdı. Bir gün Uluğ Bey, Kadızade Rumi'den habersizce bir hocayı (müderris) görevinden aldı. Bunun üzerine Kadızade Rumi de ders vermeyi bıraktı. Neden böyle yaptığını soran Uluğ Bey'e verdiği yanıt ise düşündürücü idi. "Ben tavsiye üzerine ve kural olarak görevden almanın söz konusu olmadığı bir görev üstlendim. Şu ana kadar müderrisliğin de böyle bir görev olduğunu sanıyordum. Ancak bu işte de görevden almanın uygulandığını görünce görevi bıraktım."
Bir hükümdar da olsa, yöneticinin bilime ve bilim adamına müdahalesinin doğru olmayacağını dile getiren bu davranış, bilimsel özerkliğin önemini ve değerini göstermektedir. Nitekim bu kararlı tutumu sonucunda Uluğ Bey geri adım atmış, müderrisi görevine iade etmişti. Bunun üzerine Rumi'de ders vermeye devam etmişti. Kadızade Rumi, bilim tarihi açısından önemli, pek çok öğrenci yetiştirmiştir. Özellikle ikisi Osmanlı bilim tarihi açısından çok değerlidir. Bunlardan birisi Ali Kuşçu, diğeri de Fethullah el-Şirvânî'dir.
Öğrencileri aracılığıyla Anadolu'da bilimin kökleşmesi ve zenginleşmesini sağlarken, yapıtlarıyla da bu zenginliği artıran Kadızade Rumi'nin, geometri alanındaki Şerh Eşkâl el-Tes'is (Temel Teoremler Üzerine) ve astronomi alanındaki Şerh el-Mülahhas fî İlm el-Hey'e (Astronomi Seçkisi Üzerine) adlı çalışmaları medreselerde orta seviyede ders kitabı olarak okutulmuştur.